25 Şubat 2014 Salı

"En gelişmiş stüdyo"... - Bu nasıl haber?

Başbakan ile oğlunun ses kaydını yalanlama harekâtı kapsamında Haber7.com, bir haber yayımladı: "ABD'den ses kaydı ile ilgili Ak Parti'ye jet rapor". Ve ses kaydının doğruluğuna dair izlenimimizi güçlendirdi. Tam bir kaş yapayım derken göz çıkarma hadisesi sanki.

Bu kısa haberin spotu şöyle: "Ak Parti, dün gece internet ortamında yayınlanan Başbakan Erdoğan ile oğlu Bilal Erdoğan'a ait olduğu ifade edilen ses kaydını ABD'deki dünyanın en gelişmiş stüdyolarından birine analize gönderdi." Yani mesele daha spottan başlıyor.

Ses kaydının internette zuhur ettiği tam saati bilmiyorum. Ben saat 22.00'de haberdar oldum. O sırada ABD'nin doğu kıyısında, diyelim New York'ta öğleden sonra saat 15.00, batı kıyısında, diyelim California'da öğlen saat 12.00'ydi. Dolayısıyla, kayıt derhal ABD'ye gönderildiyse, herhangi bir stüdyonun, laboratuvarın bunun üzerinde çalışacak vakti var.

Ancak kaydın incelendiği yer acaba niye "ABD'deki, dünyanın en gelişmiş stüdyolarından biri" diye veriliyor da stüdyonun adı söylenmiyor? Ne demek "dünyanın en gelişmiş stüdyolarından biri"? Buna kim hükmetmiş? Bu kadar önemli bir kuruluşun adı yok mu? Pek tuhaf...

Haberi de aktarıyorum, kısa zaten:
Stüdyoda yürütülen çalışmalarda, montajlı olduğu ifade edilen ses kaydındaki seslerin tamamen kesilip yapıştırılmış ve bilgisayarda eklemeler yapılmış bir kurgu çalışması olduğu ortaya çıktı. Neredeyse kelime kelime eklemelerle oluşturulan ses kaydı analizi yapan ekipleri bile şaşkına çevirdi. Kayıttaki ses kırılmalarının tek tek ayrıştırıldığı ses kaydında bazı yerlerde iki kelimenin tek kelime haline getirildiği de ortaya çıktı. Stüdyonun AK Parti'ye ulaştırdığı ön raporda eksik kelimelerin bilgisayar seslendirmesi ile tamamlandığı tespit edildi. Saniye saniye not tutulan ses kaydı ile ilgili yazılı bir rapor hazırlanırken raporun çok kısa bir süre içinde Başbakan Erdoğan'a teslim edileceği öğrenildi. / Kaynak: Haber7
Adım adım gidelim: "ses kaydındaki seslerin tamamen kesilip yapıştırılmış ve bilgisayarda eklemeler yapılmış bir kurgu çalışması" olması ne demek? Bu sesler, kelimeler var, bunlar bazı konuşmalarda geçmiş, ancak bağlamlarından koparılarak kesilip yapıştırılmış demek. 10 dakikalık bir konuşmayı kesme-yapıştırma ile oluşturabilmek için kaç yüz saatlik kayıt lazım, tahayyül etmek zor. Kaydın "neredeyse kelime kelime eklemelerle oluşturulduğu" ifadesi, Haber7'nin iddiasını netleştiriyor. Bu şekilde ekleme kelimelerle 10 dakikalık bir diyaog oluşturabilmek için sadece bu kelimelerin geçtiği yüzlerce saatlik kayıt bulunması da yetmez. Bulunan kelimelerin ardarda eklenebilecek şekilde, birbirini tutan tonlama, tansiyon ve duyguyla telaffuz edilmiş olması da gerekir.

Gelelim Haber7'nin haberini fazlasıyla şaibeli kılan bir ayrıntıya: Bu ses kaydı, "analizi yapan ekipleri bile şaşkına çevirmiş". İşte bunun haber alınabilmiş olması çok ilginç. ABD'ye muhtemelen internet üzerinden gönderilen ya da Youtube linki verilerek "indirin" denen bir dijital kaydı inceleyen "stüdyo" ilgilileri, "şaşkına döndük" mü demişler? Nasıl haber alınmış bu ayrıntı? Sakın habere "kelime kelime eklenmiş" olmasın?..

Devam ediyorum: "Kayıttaki ses kırılmalarının tek tek ayrıştırıldığı ses kaydında..." Ne demek? "Ses kırılmaları" ne demek? Böyle bir profesyonel tabir yok. "Kırılmalar" nasıl "ayrıştırılmış"? Bu tabirleri kullanarak bu metni kim yazmış? Nasıl yazmış? Haber7 muhabir ve editörleri ses analizi uzmanı olmadıklarına göre, ancak "ABD'deki stüdyo"nun bir raporu şusu busu varsa, oradan çevirmiş olmalılar. Orada ne yazıyordu ki "kırılma" diye çevirdiler; "kırılmalar tek tek ayrıştırıldı" diye çevirdiler?

Devam: "bazı yerlerde iki kelimenin tek kelime haline getirildiği..." İşte bu olabilir. Ama kaç yerde olabilir? Kaç kelime için bu yapılmış olabilir? Ayrı ayrı kelimelerden hece alıp kelime oluşturulabilir elbette. Ancak tonun, tansiyonun, söyleyişin birbirini bu kadar tuttuğu heceler bulunacak, dikme-ekleme işlemi belli olmayacak şekilde bitiştirmeler yapılacak ve bununla, 10 küsur dakikalık bir kaydın belirleyici bölümü oluşturulacak. İmkânsız. Sadece arada bazı kelimeler bu şekilde imal edilmiş olabilir.

"Stüdyonun AK Parti'ye ulaştırdığı ön raporda..." Nerede bu rapor? Normal şartlarda, stüdyonun logosuyla amblemiyle, antetiyle, raporun ön sayfasını falan görürdük. Yok böyle bir görüntü. Zaten stüdyonun adı da yok.

Devam: "eksik kelimelerin bilgisayar seslendirmesi ile tamamlandığı..." Ne demek? "Bilgisayar seslendirmesi" ne demek? Şu mu kastediliyor: Seslendirme yapılıp eksik kelimeler kaydedilmiş; yani başbakan yerine bir başkası, onu taklit ederek bazı kelimeleri söylemiş, bunlar kaydedilip aralara yerleştirilmiş. Böyleyse zaten sıkı bir analizde taklitçi kişinin sesiyle başbakanınki arasındaki bazı farklar bulunurdu (ve bize bunları açıklarlardı). Seslendirme yapıldıysa, bunun önce nereye kaydedildiğinin bir önemi yok; zaten "bilgisayar seslendirmesi" diye bir tabir de yok. Bu muhtemelen, "en gelişmiş stüdyo" havasına uygun, ileri teknoloji havaları yaratıp işin inceliklerine yabancı okurun gözünü almak için uydurulmuş bir laf.

Devam: "Saniye saniye not tutulan ses kaydı..." Yani stüdyodakiler, ses kaydının her saniyesiyle ilgili notlar tutmuş. Neden? Kurgu da olsa, araya eklemeler de yapılmış olsa, kaydın her saniyesi için tutulacak not olamaz. Birkaç saniyelik bir bölüm sahicidir, sonra kelime eklenmiş bir kısım vardır, sonra yine birkaç saniyelik bölüm gelir, hattâ belki on-yirmi saniyelik kesintisiz bölümler vardır, vs. Haber7, "yani stüdyo öyle titiz ki, kaydı didik didik incelemişler" demek istiyor. Anladık. Ama üzerine konuştukları olay hakkında fikirleri olmadığını da anlıyoruz.

Sonuçta, kayıt ile ilgili "yazılı rapor"un hazırlandığını, "çok kısa süre içinde" başbakana iletileceğini öğreniyoruz. Yani henüz yazılı bir rapor yok. Fakat Haber7 stüdyonun vardığı sonuçları biliyor. Çünkü "başbakana iletilen" bir "ön rapor"dan öğrenmiş. Nasıl? Başka hiçbir yerde yok. Yayımlayan, Haber7'den alıp kelimesi kelimesine aynı metni yayımlamış. Haber7'nin bir "ön rapor"a ulaştığını kabul etmemiz bekleniyor.

En başta stüdyonun adının verilmeyişinden, sonra, kullanılan terimlerin uzman eliyle hazırlanmış bir metinde geçebilecek terimler olmayışından, haberin genel üslûbunun daha çok, meseleyi bilmeyen okurun gözünü boyamaya yönelik oluşundan ötürü, Haber7'nin bu haberine maalesef itibar edemiyoruz. Yargımızı sağlamlaştıran olguysa haberin altında yeralıyor: "Kaynak: Haber7".

Hükümet cephesinin savunma harekâtı kapsamında bu "haber", YeniŞafak'ın "Montaj kasetleri böyle hazırlanıyor" hizmetiyle birlikte düşünülmeli. Hükümet basını, var gücüyle, kaydın kurgu veya imalat olduğunu ispata çalışıyor. İlk bakışta normal. Fakat burada ziyadesiyle ilginç bir soru doğuyor: Teknoloji efsanelerine dayalı bu savaş neden? Mâlûm kayıtlara göre olması gereken saatlerde Bilal veya Sümeyye Erdoğan'ın, hattâ arada sesi duyulan Emine Erdoğan'ın nerelerde oldukları belirlense, muhtemelen daha kolayı, başbakanın dakika dakika nerede olduğu, ne yaptığı saptansa, kaydın inkâr edilmesi daha kolay olmaz mıydı? Teknolojik zımbırtılarla uğraşılacağına, gerçek hayata dayalı kanıtlar öne sürülse? Şimdilik mecburen vardığımız sonuç: Demek ki sürülemiyor. (24 Şubat'ı 25'ine bağlayan gecenin ilk saatlerinde bu tür iki girişimin yapılmış ve başarısız kalmış oluşu bu noktada hatırlanmalı elbet. İlkinde başbakanın Konya'da salonda konuşma yaptığı söylendi, yanlış çıktı, ikincisinde Sümeyye Erdoğan'ın Konya'da bulunduğu söylendi, o da yanlış çıktı.)

Son olarak, başbakanın "bu alçaklar devletin kriptolu telefonlarını bile dinliyorlar" hiddetiyle, YeniŞafak'ın, başlığı olup metni olmayan, "Kriptolu telefonlarının yazılımı değişiyor" haberine işaret edeyim. Buradaki "telefonlarının" kelimesinin "telefonların" olması gerekiyor; aceleye gelmiş anlaşılan. Daha da aceleye gelense, haberin metni. Şundan ibaret: "TÜBİTAK, kriptolu telefonların yazılımını değiştirmek için çalışma başlattı." Böyle bir haber olabilir mi? Başına ne gelmiş bunun?

Şimdilik, Tayyip Erdoğan-Bilal Erdoğan ses kaydının sahteliğini savunmak için yapılan girişimlerin, kaydın sahiciliği yönündeki izlenimi güçlendirdiğini söyleyebiliriz.

[ EKLEME / 21.26 - Başbakanın, "bu kurgular nasıl yapılıyor, biz de size göstereceğiz" sözünden sonra, birileri hemen, Kılıçdaroğlu'nun sözlerini kurgulayarak CHP genel başkanını hükümeti överken dinlediğimiz bir kurgu yaptı: "Helal olsun başbakana montaj kasedi". Bu iyi oldu, çünkü temel bir meseleyi, bilmeyenlere de izah etmeyi mümkün kılacak. Bu, kurgunun hangi önkoşulla yapılabileceğini gösteriyor: Konuşmanın aynı tonlama ve tansiyonla, aynı duyguyla yapılmış olması halinde, aradan kelime eksilterek, kelimelerin yerini değiştirerek kurgu yapılabilir. Ve tabiî kısa süre olması koşuluyla. Başbakanın oğluna konuşurkenki duygusu ve tonlamasıyla o kadar sözü biraraya getirip kurgulayabilmek için elinizde o karakterde çok fazla "hammadde" bulunması gerekirdi. ]

[ EKLEME / 23.30 - Kanal 24, Ardan Zentürk'ün sunduğu "Moderatör" programında, Devlet Bahçeli'nin konuşmasından yapılmış bir kurguyu "örnek" diye sundu. Buna kandırık demek bile abartı olacak. Çünkü Bahçeli'nin Şivanperver'in ağzından söyleyip, "böyle demiş" dediği cümleler kesilmiş, Bahçeli söylüyor gibi yapılmıştı. Başbakan ile oğlunun kaydında kesinlikle sözkonusu olamayacak kurgu türünün örneği bu. Zentürk sonra da "güvenlik uzmanı" diye biriyle konuştu ve vardığı sonuçları özetledi: artık ses de üretiliyormuş, her şey olabiliyormuş, allahtan, bu oyunları ortaya çıkarabilecek laboratuvarlar varmış. Bu arada, en sıkısının FBI laboratuvarı olduğunu da öğrendik. Peki, madem FBI laboratuvarı bu kirli teknoloji oyunlarını hemen ortaya çıkarabilir, o halde o kayıtlar niye birtakım meçhul "stüdyo"lara gönderiliyor, TC hükümeti istese, FBI yardıma koşup sözkonusu kaydın sahteliğini kanıtlamaz mı? İlginç durum, değil mi? ]