29 Eylül 2014 Pazartesi

Şşş, baksana, bunlar sahiden gazeteci mi?

"Dünyanın gözünde şu duruma düştük, bu duruma düştük" muhabbetleri, pek çoğunuz gibi beni de gıcık eder. Bir haltı yememe sebebin sadece "el âlem ne der!" ise sen zaten ilk fırsatta o haltı yiyecek veya onun yerine başka halt bulacaksındır. Fakat cumhurbaşkanının kafasındaki dünya, başbakanın kafasındaki Ortadoğu algısıyla olup bitenler karşısında "rezil oluyoruz" duygusuna kapılmamak imkânsız.

Dünyada basın özgürlüğü ve gazetecilerin sorunları alanında çalışan iki büyük kuruluşun temsilcilerinden oluşan bir heyet, başta Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan olmak üzere yetkililerle ve basın temsilcileriyle görüşmeler yapmak üzere Türkiye'ye geliyor (siz bunları okuduğunuz sırada gelmiş de olabilirler). 20 kişiyi bulması beklenen heyet, New York merkezli Gazetecileri Koruma Komitesi ile Viyana Merkezli Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) üyelerinden oluşuyor.

Erdoğan'ın hışmından son nasiplenen gazete, New York Times, haberi verirken, heyetin özellikle, otoritesini zedeleyen haberlerden ötürü gazetecileri ve bağlı bulundukları kuruluşu "azarlamasıyla ünlü" cumhurbaşkanı ile görüşme amacında olduğunu belirtti. Hayır, artık bunu okuyunca yutkunmuyoruz elbette. Bu söylenen, "cumhurbaşkanının bıyığı var" kadar alelâde bir söz. Aştık bunları.

Haberdeki esas utandırıcı kısım, bu seyahatin organize ediliş aşamasına ilişkin. Erdoğan New York'ta, ABD'nin meşhur Dış İlişkiler Konseyi'ne gittiği sırada, basın dünyasının (veya dünya basınının) duayenlerinden, şu anda Reuters'ta bir tür serbest başyazar konumu işgal eden Harold Evans kendisine bu heyetin ziyaretinden sözediyor. Ve heyet gelirse onlarla görüşüp görüşmeyeceğini soruyor. Bunun üzerine Erdoğan ne yapıyor? "Bunlar sahiden gazeteci mi?" diye soruyor!

Sonra gerekli bilgiyi alıp "memnuniyetle görüşeceğini" söylüyor, randevu için arkadaşları arasınlar, diyor, vs. Bu ayrıntıları okuduğum New York Times haberine göre, görüşmenin yeri zamanı henüz belli değil.

Ben tabiî şunlara takılıp kaldım: Erdoğan "peki bu gelenler sahiden gazeteci mi?" diye sorarken, içten güvensizliğini ne tür jest ve mimiklerle belli etti? Hınzırca bir tertibi henüz plan aşamasındayken teşhis etmiş olmanın haklı gururu bu ifadeye eşlik etti mi, bir şey kattı mı? Evans sorulanı ilk seferde anladı mı? Yüzü ne hal aldı? Cevap verirken gerilmiş miydi, içten gülüyor muydu? Önce bir "nasıl yani?.." dedi mi? Etrafta bütün bunlara şahit olanlar var idiyse, onların durumu neydi?