6 Ekim 2014 Pazartesi

Mecbur değilse niye savaşsın ölsün bu kadın?

Arîn Mîrkan niye öldü? Niye attı kendini bir tankın ya da doçkanın üzerine? Savaşıyordu, diye cevap vermeyin. Bu kadın niye savaşıyordu? Toprağını koruyordu, demeyin. Niye korumak zorunda kalmıştı? Bu sorular gider gider, insan olanın yüzünü yerden kaldıramayacağı yere varır. Arîn Mîrkan niye ölüme koştu? Patlattı, parça parça etti kendini; niye? Ne arıyordu o katiller Arîn'in vatanında? Gitti kendini uçurdu. Şunun gülüşüne bakın. Niye savaşsın bu kadın eğer mecbur değilse? Niye havaya uçursun kendini? Kafa kesen tecavüzcü sapıklarla savaşıyordu. Herhangi birimiz, kafa kesen tecavüzcü sapıklarla savaşıyor muyuz? Şu yaşında, böyle gülebiliyorken tutup kendini havaya uçurur mu insan başka çare görse? Kaç tank eder bu kadının gülüşü, kaç kilometrekare toprak eder, ceketli kravatlı kaç kalpsiz adam? Arîn'le gözgöze gelmiş, donmuş kalmışken, bir haber ilişti gözüme: 40 yıl kör yaşadıktan sonra gözleri ameliyatla açılan adam, "İnsanları ve dünyayı daha güzel bekliyordum," demiş. "Sevmedim dünyayı." Öyle demiş: Sevmedim. Ki düşünün, bu fotoğrafı görmedi, öyküsünü bilmiyor henüz.