5 Kasım 2014 Çarşamba

Michaela F., orta sınıfın huzurunu bozdu

Michaela F.'nin ev arkadaşı, kapının vurulduğundan emin olamadı. Facebook duvarını azıcık kaydırdı, tıkırtıyı yeniden duydu. Telefonunu bırakıp kalktı, daire kapısına usulca yaklaştı. Kulak kabarttı. Evet, kapının dışında biri vardı ve... işte, kapıya yeniden tık tık vurdu. Mecalsiz bir vuruştu bu. Michaela F.'nin ev arkadaşı telefonuna gelen mesajın sesini duydu. Mesaj bekliyordu. Gidip bakmak istedi. Gidemedi. Bu defa kapının dışından gelen ses daha büyük, daha sürekliydi. Bir gövde kapıya yaslanmıştı. Hışırtılar. Hışırtıların arasında belli belirsiz, adını mırıldanıyordu birisi. Michaela F.'nin ev arkadaşı ürktü. Kapıya iyice yaklaştı, kulağını dayadı. Adını tekrar mırıldandı... kapının dışındaki gövde... ya da ses... ikisi, kapının dışındaki tekinsiz evrende biraraya gelmemişti henüz. Ses... Michaela'ydı bu! Ev arkadaşı kapıyı açtı.

Kapıya yaslanmış Michaela F. az kaldı düşüyordu. Ev arkadaşı tuttu onu. Michaela F. döndü. Ev arkadaşı onun yüzünü gördü. Bakışlarını gördü. Michaela F. bir yere, belirli bir şeye bakıyordu ama neye? Ev arkadaşına bakmıyordu. Baktı. Ev arkadaşı bu bakışa bir an dayanabildi, “Ne oldu?” dedi, Michaela F.'yi içeri çekip kapıyı kapatırken. “Bana tecavüz etti,” dedi Michaela F.

“Son otobüsü kaçırdım” der gibi. “Ekmek kalmamış” der gibi. Ev arkadaşı onu içeri çekti. Michaela F.'nin üstü başı o kadar dağılmamıştı. Gömleğinin bir düğmesi kopmuş, yakası galiba biraz yırtılmıştı, ev arkadaşı emin olamadı. Durdular karşılıklı. Michaela F.'nin çantası elinden düştü. Ev arkadaşı çantayı alıp divanın üstüne, telefonunun yanına attı. “Kim?” diye sordu.

Michaela F., “Bodrumda,” dedi. Ev arkadaşı, “Nasıl oldu peki?” diye sordu. Michaela F., “Bodruma,” dedi, “bodrumda.”

28 yaşındaki inşaat işçisi Marius C. bir seri tecavüzcüydü. Yakalandığında ardarda en az üç kadına saldırdığı ortaya çıktı. Çalıştığı çağrı merkezinden dönen, yorgun ve dalgın Michaela F.'yi duraktan evine kadar takip etmişti. Michaela F., kulağında kulaklık, çantasında anahtarını ararken usulca yaklaşmış, genç kadın apartman kapısını açar açmaz saldırıp kadının kolunu bükmüş, ağzını kapatmış, merdivenlerden aşağı sürüklemişti. Michaela F. eğer ne olup bittiğini anlayabilse belki daha güçlü direnir, belki bağırırdı. Hiçbirini yapamamıştı. Zaten her şey bir anda olup bitivermiş gibiydi. Michaela F.'nin aklında, bölük pörçük bir sürü tatsız ayrıntının yanısıra, kemerini iliklemeye çalışarak hızla uzaklaşan tecavüzcünün sırttan görüntüsü ve adamın merdivenlerden çıktıkça boğuklaşan, giderek uzaklaşan, apartman kapısının kapanma sesiyle birlikte bütünüyle yok olan ayak sesleri kalmıştı.

Michaela F.'nin ev arkadaşı, ne yapacağını bilemedi. Hiç ses gelmediği için merak edip banyonun kapısını tıklattı, yine ses gelmedi. Sonunda açıp girdi. Michaela F. kapağı kapalı klozetin üstünde öylece oturuyordu. Ev arkadaşı karşısına geçti, onun yüzüne baktı. Michaela F. de başını kaldırıp ona baktı. Ev arkadaşı onun bakışlarına dayanamadı. Birkaç gün sonra taşındı.

Eşyasını götüren kamyonda, şöförün yanına oturmuştu. Telefonla konuşuyordu. “O bakışlarına dayanamadım artık,” diye anlatıyordu başka bir arkadaşına. Michaela F. onu korkutmuştu.

Kendi de korkuyordu. Tecavüzcüden değil. Adam yakalanmıştı ve uzun süre hapiste kalacaktı. Ondan korkmasına gerek yoktu. Michaela F.'nin şansına, olaya anlayışlı bir polis komiseri bakmış, genç kadını utandıracak şeyler yapmamış, aksine, gelen psikoloğu içeri çekip bir sürü ayrıntıyı ona aktarmış, Michaela F.'yi yükün birazından kurtarmıştı. Gerçi Michaela F.'nin bakışları önceki, hafif şaşkın hafif neşeli haline dönmemişti, genç kadın gece -ilaçla- uykuya daldıktan bir-iki saat sonra uyanıyor ve sabaha kadar yatağında oturuyordu. Ama anlayışlı komiser, işinin ehli psikolog, onun kendini biraz olsun güvende hissetmesini sağlayabilmişlerdi. İşyerinde nasılsa idare ediyordu, ama boyuna dışarı kaçıp sigara içer olmuştu. Bir an önce eve koşuyor, bodruma inen merdivenleri sanki görmüyor, içeri dalıp kapısını her zamanki gibi, anahtarı sadece bir defa döndürerek kilitliyor, sevgili battaniyesine sarınıp divana uzanıyordu.

Tuhaftı ama kendini evde güvende hissediyordu. Battaniyesine sarınıyordu.

Bayan Evsahibi'nin emlakçısı, onu böyle bir zamanda aradı. Battaniyesine sarınmış gözyaşı dökmeden usul usul ağlarken. Michaela F. bu telefonu bekliyordu, ekranda adamın adını görünce azıcık ferahladı. Kapattığındaysa elini uzatıp telefonu yanına bırakacak hali bile kalmamıştı. Hava kararana kadar öyle, elinde telefon, battaniyesi sırtından kaymış, kaldı. Emlakçı aracılığıyla Bayan Evsahibi'ne, ev arkadaşı taşındığı için bundan böyle kızkardeşiyle oturmak istediğini bildirmişti. Emlakçı cevabı aktarıyordu: sözleşme eski ev arkadaşıyla yapılmış, o taşındığı için iptal edilmişti, Bayan Evsahibi yeni teklifi kabul etmiyordu. Peki ne olacaktı? Michaela F. kendine başka ev aramalıydı.

Michaela F., kendisinin ne halde olduğuna dair tek kelime etmedi telefonda. Zaten bunu nasıl anlatacaktı ki? Komisere kendini zorlaya zorlaya anlattıkları dışında, başından geçene dair tek kelime edebilmişti şu ana kadar: “bodrumda”. Emlakçıya, “Şimdi nasıl hiç bilmediğim bir semte taşınayım, bambaşka bir yerde nasıl yaşayayım?” dedi. Adam, “Ben size Bayan Evsahibi'nin kararını iletiyorum,” diye cevap verdi.

Ertesi sabah Michaela F. evden çıktı ve ayaklarının kendisini işyerine gitmek üzere metro durağına değil, karakola götürdüğünü gördü. Komiser ona kahve ikram etti, ilgileneceğini söyledi. Michaela F. çıktıktan sonra, masanın üstündeki lüzumsuz birşeyleri hırsla çöp sepetine fırlattı (yanına düştüler) ve hiç âdeti olmadığı halde birkaç defa yüksek sesle küfür etti. Michaela F. kahveye dokunmamıştı.

Komiser Bayan Evsahibi'nin emlakçısını aradı. Adam aynı şeyleri tekrarladı. Erkek erkeğe konuşmanın verdiği rahatlıkla, “Bayan Evsahibi,” dedi, “istemiyor. Bu kadın yüzünden eve siz geldiniz, bütün komşular huzursuz oldu. Bayan Evsahibi, 'Benim apartmanımda polislerin ne işi var!' diyor. Polisin gelmesine yolaçmak demek, problem çıkarmak demek. Huzursuzluk çıkarmak demek. 'Kiracılarım huzursuzluk istemez' diyor.” Emlakçı sanki bu ânı ve bu konuyu bekler gibi, cümleleri ardarda sıralıyordu. Komiser toplumun huzur ve güvenine dair “toplumdan” ders almayı beklemiyor ve istemiyordu; öfkelendi azıcık. Nezaketi bozmadan kapattı. Bayan Evsahibi'nin numarasını aldıktan sonra.

Komiser Bayan Evsahibi'ni aramaya çekindi. Yasalara aykırı bir durum yoktu. Tek başına yaşayan, tecavüze uğramış bir genç kadın, orta yaşı geçmiş bekar bir komiser vardı. Fazla üstelerse..? Yine de, belki kadın ikna edilebilirdi. Edilebilir miydi?

Birkaç gün kafasında evirip çevirdikten sonra, komiserin Bayan Evsahibi'ni arama kararını verişi pek kolay oldu. Çünkü tuvaletten çıkıp odasına geldiğinde Michaela F.'yi o donuk bakışlarıyla masasının karşısında otururken buldu. Genç kadının başka bir şehirde yaşayan annesi, Bayan Evsahibi'nin emlakçısına gitmiş, “Kızımla ben oturacağım, bütün kiracı sorumluluklarını ben üstleneceğim,” demiş, ertesi gün emlakçı arayıp, Bayan Evsahibi'nin bu teklifi de kabul etmediğini, Michaela F.'nin evden çıkması gerektiğini bildirmiş.

Bayan Evsahibi, “Bu konuda konuşmak istemiyorum” dedi komisere. Ve hiç değilse bir yarım saatliğine yüzyüze konuşma teklifini de reddetti. Komiser edebileceği kadar ısrar etti. Tecavüze uğrayan bir kadının kimseyi tanımadığı bir semte taşınmasının, hiçbir köşesini kendinin kılmadığı, kendini güvende hissetmediği bir evde oturmasının zaten olağanüstü bozulmuş psikolojisini nasıl daha beter hale getireceğine dair kurabileceği bütün cümleleri kurdu. Bayan Evsahibi, “Konuşmak istemiyorum. Gerekirse emlakçımı arayabilirsiniz,” dedi. Kapattılar.

Komiser tanıdığı bir muhabiri aradı, her şeyi anlattı. Muhabir Bayan Evsahibi'nden önce emlakçıyı aradı. Adam, “Bu olayın bir özelliği yok ki,” dedi. “Sözleşme değişti, kiracı çıktı, hepsi o.” Tecavüz? “Ha, evet... Duymuştum onu,” dedi emlakçı. “Geçmişti öyle bir laf.” Muhabir, şaşkınlığını bilerek gizlemedi: “Arada mı geçmişti?!” Emlakçı, “Ben herkesin özel meselelerine meraklı bir insan değilim,” dedi. “Kurcalamadım.” Muhabir nihayet, Bayan Evsahibi'nin bu kadar katı davranmasına dair görüşünü sordu emlakçıya; yazmamak kaydıyla. Emlakçı, “Sanırım aralarında anlaşmazlık vardı,” diye cevap verdi. Muhabir telefonu kapattı, kalemini masaya vurmaya başladı; tıktıkların şiddeti artıyordu. Karşı masadaki iş arkadaşı, “Kes şunu!” diye seslendi. Muhabir kalemi elinden attı, kalkıp pencereye yaklaştı. Füme camların ardından şehre baktı. Arabalar, evsahipleri, kiracılar, apartmanlar, apartmanlar...
______________________

[ Araya birtakım ayrıntılar katarak hikâyeleştirdiğim versiyonu değil de haberin aslını okumak isterseniz, Almanca'ya ihtiyacınız olacak. Zira bu hikâye, Süddeutsche Zeitung'da yayımlanan, Christian Rost imzalı bir habere dayanıyor: “Tecavüz kurbanı kapının önüne kondu”. Michaela F. elbette bir takma isim. ]