2 Mayıs 2015 Cumartesi

Zalimler için kaderin fotoğrafı

Bu şahane manzarayı Ankaralı yeni yetmeler yaratmış, olağanüstü bir fotoğrafa dönüştürmek de Adem Altan'a (AFP) kısmet olmuş. Akşamüstünden beri durup durup buna bakıyorum. Fotoğrafçıyı tebrik etmek, eserini görmeyene göstermek, kayda geçirmek, sanal âleme nakşetmek istedim. Biraz da, bu çocuklar acaba onları her tarafa fışkıran enerjileriyle koşarken gördüğümüz şu sabitlenmiş anda yaptıklarının farkındalar mı, diye merak ettim. Düşünün lütfen: ne yapmaktadır aslında bu çocuklar burada?


Çocukların fotoğrafını taşıdığı Yusuf Arslan, "Deniz'lerin dönemi"nden. Sahiden "47'li". İdam edildiği yıl, 1972. Erdal Eren, 12 Eylül darbecilerinin apar topar idam ettiği 17 yaşındaki oğlan. Öldürüldüğü yıl 1980. Şimdi hayatta olsa, bu fotoğraftaki çocukların "Yusuf Amca"sı, 68 yaşında olacaktı. Erdal'cık bile yaşasa 52 yaşındaydı şimdi.

Bu fotoblokları, artık nereyeyse, vaktinde yetiştirirlerse dünya birden düzelecekmiş gibi koşturan oğlanlar kaç doğumludur? 1998? 1999? 2000?

"En uzun koşuysa elbet Türkiye'de de Devrim, o onun en güzel yüz metresini koştu" (Can Yücel, Mare Nostrum) diye şiir yazılmış bir memlekette şu fotoğraf! Kurmaya kalksan kuramazsın.

Fotoğrafı ilk gördüğümde ne olduğunu anlatmayayım; kolayca tahmin edilebilir. Sonra çoktandır unuttuğum bir esinti gelip geçti. Cama kanadı değen kuş gibi. Görüş alanımın kıyısından geçiveren kedi gibi. Sonra, herhalde bu yeni yetmelerden bulaştı, hınzırlık... Oh, dedim, asarsınız, kesersiniz, ama onları unutmayan birileri mutlaka çıkar, hatırlayan birileri... Ve unutturmazlar. Siz katiller, s.tir olup gidersiniz, iktidar da, dağıtılacak menfaat de artık sizden sorulmuyordur, toprağın altında etiniz sıyrılmaya başlamıştır kemiklerinizden, mezarınıza gelip gidenler, en yakınlarınızdır, bir de sadece birkaç yalaka. Ama Yusuf'un bıyığıyla hırkasını her yeni gelen kuşak bilecektir; Erdal'ın mahzun ve mağrur bakışını da.

Bu fotoğraf, yeryüzündeki bütün zalimler, bütün muktedirler için, asla söndüremeyecekleri ateşler, yok edemeyecekleri o enerji kadar, kaderin, uğrayacakları sonsuz gazabın canlandırılmasıdır. Ölmüş çocuklardan korkanlar boşuna korkmuyor.