9 Temmuz 2015 Perşembe

Türkiye bir küme daha düştü

Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun şu tweet'lerini görünce dayanamadım:
"AK Parti Gençlik Kolları'nın bugüne kadarki MKYK üyeleri ve il başkanları ile vefa iftarında bir kez daha hamd ettim. Bir erdemliler ve gençlik hareketi olan AK Parti bu toprakların hem geçmişi hem geleceği. Rabbim bizi birlik ve beraberlikten ayırmasın."
Hakikaten geçmişimiz geleceğimiz bu hareketin liderlerince şekillendiriliyor. Geçmişimizi mümkün en uçuk kolaj halinde bizzat Davutoğlu cisimleştirdi; dev eseriyle. Geleceğimiz de, bu defa akademik katkılarıyla değil, hükümet icraatıyla yüksek ateşte kavruluyor.

Az önce, Tayland'ın İstanbul konsolosluğunu basan bir grup, camı çerçeveyi indirdi. Taşlarla, kalaslarla, kırabildikleri her şeyi kırdılar. Polisin, engel olmak şöyle dursun, yanına yaklaşmadığı kalabalık, resmen başka ülkenin toprağı sayılan konsolosluğa girdi, içerideki evrakı ve bazı eşyayı dağıttı, sokağa döktü. Ve Tayland bayrağını indirdi.

Tepkinin sebebi, ülkesine sığınmış 200 Uygur Türkü'nü Tayland'ın Çin'e teslim etmesi. Yani tepki gösterilecek bir halt var ortada. Lâkin hemen her olayda ilave pislik çıkaracak işler yapmayı beceren hükümet, burada da konsolosluğun talan edilmesine izin verdi ve böylece Türkiye'nin dünyadaki statüsünün daha da düşmesine yolaçtı.

Yüz kişinin üzerinde olduğu söylenen kalabalığın Tayland konsolosluğuna doğru harekete geçmesinden itibaren, kimbilir kaç defa, polis istese müdahale edebilir, kalabalığı dağıtabilir veya en azından kontrollu bir protestoya izin verir, konsolosluğa yaklaşmalarını, hele cam-çerçeve indirmelerini, hele hele içeri dalıp etrafı talan etmelerini önleyebilirdi. Önlemediler. Grup oraya gidene kadar yolda polise rastlamadı, kırıp dökme sırasında polis gelmedi. Yani polis birileri tarafından düpedüz oradan çekilmişti.

Peki niye? "Uygur Türklerine Çin mezalimi" kampanyasının, yüzünden doksan dokuzu sahte-yanlış fotoğraflar eşliğinde birden patlatılmasının ardında yatan nedir? Ülkede AKP'ye daha fazla zemin kaybettirmeyeceği umulan bir milliyetçi histeri atmosferi yaratmak mıdır? MHP ile aradaki geçişkenliği hepten belirsiz hale getirmek, bundan erken seçim faydası ummak falan mıdır? Bu vesileyle faşistleri sokağa dökmek, saldırıları, linç kampanyalarını meşru, olağan, sıradan kılmak mıdır? Bizzat bu faşist güruhları ısındırmak, hazırlamak mıdır? Her ne haltsa iyi halt ettiler.

Böylece Türkiye, dünyanın gözünde, konsolosluğunuza (topraklarınıza) saldırıldığında hükümetin sizi korumayacağı ülke de oldu. Bir küme daha düştü. Kendi anayasasını, yasalarını takmayan bir yönetim, uluslararası hukuk ve teamüller konusunda da aynı umursamazlık, külhanbeylik içinde. Her türlü barışçı gösteriyi biber gazı ve plastik mermilerle dağıtan ülke, göstericilerin gözünü çıkaran, çocukları öldüren ülke, cihatçıları sınırından geçirip Suriye'ye yollayan ülke, cihatçılara kamyon kamyon silah-mühimmat gönderen ülke, yabancı konsolosluklara saldırılmasına izin veren ülke... böyle gider bu.

Valla Ahmet Bey, ne medeniyetmiş yahu! "Erdemliler hareketi" olarak AKP!? Hakikaten böyle gider bu...