5 Eylül 2016 Pazartesi

"Rusya'yla ortak, Halep işine girdik!"

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Çin'deki G20 Zirvesi'nin ardından konuştu ve şöyle dedi: "600 bin insanın öldürüldüğü bir yerde hâlâ katil Esed'in görevinde kalmasını, durmasını savunmak bana öyle geliyor ki insanlık adına bizler için utanç vericidir."

Bu sözün herhangi bir diplomatik sonucu olmayacaktır muhtemelen. (Bu sözün sigortası olarak, Suriye'nin "toprak bütünlüğü"ne saygı mütemadiyen vurgulanıyor.) Niye söylendiğini bilen Rus yetkililer bıyık altından güleceklerdir. Zira yalnız tribüne söylendiği belli. Alelacele kaleme alınıp sahneye konmuş bir müsamere izliyoruz.

Aynı konuşmada Erdoğan gerçeklerden de sözetti: "Rusya ile özellikle Halep bölgesinde bir işbirliğini gerçekleştiriyoruz."

Bakın bugün "Halep bölgesinde" neler oldu: Suriye ordusu ve birlikte hareket ettiği Hizbullah ve milis güçleri, cihatçı örgütlerin savunduğu mahalle ve binalardan bazılarını ele geçirdi, silahlı grupları püskürttü ve şehrin rejim karşıtı güçlerin elindeki kısmı etrafındaki kuşatmayı yeniden kurdu.

Silahlı muhalifler arasında, İdlip'ten silahlı güçlerin alınıp Cerablus Harekâtı için kuzeye taşınması, Halep "cephesini" takviye etmek yerine güçlerin başka bölgede Türk ordusunun operasyonu için seferber edilmesi tepki yarattı. (Hattâ doğrudan Halep cephesinden kuzeye savaşçı aktarıldığı ileri sürülüyor.)

Şehrin muhalifler elindeki doğusunun Suriye ordusu tarafından yeniden kuşatılması, "Halep Savaşı" için hayatî önemde. İlk defa Temmuz'un ilk haftasında kurulan kuşatma, cihatçı silahlı örgütlerin birlikte giriştiği karşı harekâtla kırılmıştı. Bunun bir defa daha gerçekleşebilmesi ihtimali artık yok gibi. Neden?

Cevabını, işte, Cumhurbaşkanı Erdoğan verdi: "Rusya ile özellikle Halep bölgesinde bir işbirliğini gerçekleştiriyoruz."

Oysa sadece kuşatmanın kırılmasının değil, ikmal yolunun açık tutulmasının da Türkiye'nin desteğiyle mümkün olduğu yaygın bir kanıydı!

Reisçi Türk İslâmcısının -her şeyden önce kendine- izah etmesi gereken o kadar çok şey birikti ki, bunun belki esamisi bile okunmayabilir. "Kürtlere saldırıyoruz, aman ne müthiş!" havası içinde, Halep çevresindeki cihatçı müttefikleri "satmanın" sözü bile edilmeyebilir. En azından neyin ne olduğu bilinse bari.

Bu arada, iktidar propaganda aygıtının bu satış işleminden nasıl bir İslâmî erdem menkıbesi çıkaracağını merak etmiyor değilim. "Katil Esed" yemi bu tornistan menkıbesinde kullanılmak üzere ortaya atılmış olsa gerek.